21 Ocak 2008 Pazartesi

06.01.2008 Tiyatro/Divane Ağaç-Yunus Emre

Yönetmenliğini Hüseyin Köroğlu'nun yaptığı Divane Ağaç-Yunus Emre adlı oyun kesinlikle ön bilgi edinmeden gidilmeyecek, soyut temsillerin yer aldığı bir oyun. İsmi bize ana temanın Yunus Emre olduğunu söylese de aslında Yunus Emre'nin etrafındakiler üzerinde bıraktığı etkileri, onların hayatlarında oluşan değişiklikleri anlatıyor. Bunların en başında annesi Bereket Ana geliyor. Yunus Emre'nin asası, kabrinin üzreinde kök salmış divane ağaç, mezarındaki yılan, çiyanlar, Fırat ve Dicle dile gelip Yunus'u, onun kendilerinde bıraktığı etkileri, yine onun dizeleri ile anlatıyorlar. Bu anlatımlar, çarpıcı müzikler ve sahne kostümleri ile de destekleniyor. Oyunun ilk 10-15 dakikası moğol istilasının anlatıldığı sözsüz bölümden oluşuyor. Burada bir anlatıcı tarafından betimlemenin ne olduğu belirtilmediği için, izleyicinin oyuna gitmeden bir ön bilgi edinmesi şart. Yoksa oyun hep böyle devam edecek sanabilirsiniz.

Yazan : TURGAY NAR
Yöneten : HÜSEYİN KÖROĞLU

Oynayanlar : ÇAĞLAR YİĞİTOĞULLARI , ERASLAN SAĞLAM , ERHAN ABUR , ESIN UMULU , MERIÇ BENLIOĞLU , ÖZGE MIDILLI , PELİN BUDAK , TOMRIS İNCEER , ZÜMRÜT ERKIN
Sahne Tasarımı :
Kostüm Tasarımı : FEYZA ZEYBEK
Işık Tasarımı : MAHNUT ÖZDEMİR
Müzik Yönetmeni : ERSİN AŞAR
Yönetmen Yardımcısı : TOMRİS İNCER-İBRAHİM CAN
Asistan : HÜMA OYLUPINAR-S.CAN YALÇIN
Dekor Asistanı :
MOĞOL ISTILASı SıRASıNDA YUNUS EMRE'NIN ANASı KÜN ANA, YUNUS'U HENÜZ DOĞURMUŞTUR; LOĞUSA HALINDEYKEN ALBASTı'YA GIRMIŞTIR. ALBASTı IÇINDEYKEN GÖRDÜĞÜ SANRıLAR, HAYALLER, DÜŞLER IÇINDE BAŞKA BIR ZAMAN DILIMINDE YUNUS EMRE'NIN MEZARıNı ARAMAYA BAŞLAMıŞTıR. İLK OLARAK YUNUS'UN ASASı DIVANE AĞAÇ'LA, ARDıNDAN HACı BEKTAŞ-ı VELI, DERVIŞLER VE YıLAN'LA KARŞıLAŞARAK HIKÂYELERINI DINLER. ANLATıLAN HALLAC-ı MANSUR, ATTAR'ıN KUŞLARı, CEYLAN VE MECNUN, FıRAT ILE DICLE'NIN HIKÂYELERI ILE IZ SÜRMEYE DEVAM EDER. YıLANıN NEFSINDEN KURTULMASı IÇIN YALVARMASıNA DAYANAMAYıP SÜTÜNÜ VERMEYI KABUL EDER VE YıLAN TARAFıNDAN ıSıRıLıNCA GERÇEK ZAMANA DÖNER. GEÇMIŞTEN BU GÜNE ANADOLU TOPRAĞıNıN YETIŞTIRDIĞI MUTASSAVıFLARıN VE GITTIKÇE KAYBOLMAYA YÜZ TUTAN KÜLTÜRÜMÜZÜN, 'EVRENSEL VAROLUŞU' AÇıKLAYAN TÜM DÜNYAYA KAYNAKLıK ETMIŞ FELSEFELERININ IZINDE GELENEĞININ PEŞINE DÜŞEN KÜN ANA'Yı YANI ANADOLU 'YU ANLATMAKTADıR. 2007 MEVLANA YıLı IÇIN REPERTUARıMıZDA SERGILENEN "CAN ATEŞINDE KANATLAR" OYUNUNUN HEMEN ARDıNDAN AYNı YAZARıN TÜRKÇE'NIN EN YALıN VE ZENGIN BIÇIMIYLE ESERLER VERMIŞ 'YUNUS EMRE' YI ONUN OLMADıĞı FANTASTIK BIR ZAMAN DILIMINDE ANLATAN 'DIVANE AĞAÇ' ADLı OYUNU ŞEHIR TIYATROLARı SAHNELERINDE SEYIRCIYLE EKIM AYıNDA BULUŞACAK.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu oyunda da daha once izledigim Leyla ile Mecnun'da da benzer bir durum vardi. Çok ilgi çekici, emek harcanmış, güzel icra edilen tiyatro teknikleri kullanılıyor, ses, müzik, dans, kostüm, dekor, ışık ve daha bir çok unsur belliki üzerinde çok kafa yorulmuş çok çaba harcanıp çalışılarak hazırlanmış. Öbür tarafta çok derin bir konu, girifit bir hikaye, başlı başına bir felsefe var. İnsan bekliyor ki bu ikisi bir aray geldiğinde seyirci sarsılsın, neye uğradığını şaşırsın ve sahnede izlediklerini kolay kolay unutmasın, adeta büyülensin. Gel gör ki öyle olmuyor, evet seyirci bir neye uğradığını şaşırıyor, bir sarsılıyor ama bir süre sonra da sıkılmaya balşıyor. Ya konudan kopuyor, ya da bir anda o sahnedeki muhteşem performans artık takip edilemeyen bir gürültüye dönüşüyor.

Sanırım burada çok farklı iki kaynaktan beslenen edebi türlerin birleşmesinden kaynaklanan bir zorluk var. Füzyon mutfaklarındaki gibi burada da lezzeti yakalamk klasik mutfaktakilerden kat be kat zor.

Tiyatro, bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergilenmesi amacıyla yazılmış edebi türü. Tiyatro sözcüğünün Yunanca theatron sözcüğünden gelmesinden ve ilk tiyatro şenliği M.Ö. 534 yılında Atina'da yapılmasından da anlaşılacağı gibi kökleri batıda olan bir sanat dalı.

Yûnus Emre, Mevlânâ ise Allah sevgisini, aşk ve güzel ahlakla ilgili düşüncelerini, her türlü batıl inanca karşı gerçek İslam tasavvufunu işleyerek Türk-İslam birliğinin oluşmasında önemli vazifeler ifa etmiş kişiler. Tasavvuf, İslam inanışına göre, ruhu kötü huylardan temizleyip (safa), hakiki bilgiye (yakın) ulaşma yolu. Hedefi akıl ile kavranamayan Allah'ın varlığını kavramak yani müşahade ve yakın olan tasavvufun ise kökleri tamamen doğu kültüründe.

Böylece kökleri çok farklı yerlerde olan iki kültür öğesini bir araya getirme çabalarından biri oluyor, Divane Ağaç. Dolayısıyla işi zor, çok zor. Oyunun sonunda ayakta bravo sesleriyle alkışlayanlar olduğu gibi, daha ilk 15 dakikadan sonra arada kaçarım diye düşünenler de vardı. Bu anlamda oyunun bir avantajı da tek perde olması. Henüz izlemeyenlerin bu iki gruptan hangisinde yer alacağını tahmin etmek zor. Ancak zoru başarma yolunda cesur bir adım olan bu oyun tiyatroseverlerin alkışlarını almaya devam edecektir.