27 Haziran 2013 Perşembe

venedik taciri
Shakespeare'in bu muhtesem eserinin ilk olarak Al Pacino'nun muhteşem oyunculuğu ile beyaz perdeye aktarıldığında izlemiştim.
Shylock’un şu ünlü tiradı hafızalarda derin bir iz bırakır:
“Yahudinin gözleri yok mu? Yahudinin elleri, azaları, duyuları, sevgileri, arzuları yok mu? Onun karnı da aynı yemekle doymuyor mu? Ya aynı silâhlardan o acı duymuyor mu? Aynı hastalıklara o da tutulmuyor mu? Aynı ilâçlardan o iyilik bulmuyor mu? Bir Hıristiyan kadar aynı kışın soğuğu, aynı yazın sıcağı ona dokunmuyor mu? Bizi gıdıklarsanız gülmez miyiz acaba? Bizi yaralarsanız akmıyor mu kanımız? Bizi zehirlerseniz çıkmıyor mu canımız? Ya siz bize haksızlık ederseniz biz hıncımızı almaz mıyız? Bütün öteki şeylerde size benziyorsak bunda da elbet benzeriz ya... Sizin bana öğrettiğiniz alçaklıkları ben de size tatbik edeceğim.”
bu muhtesem eseri modernize ederek sahneleyen Tiyatro Pera özündeki dokulara sadık kaldığı oyuna renk ve neşe katmayı ve günümüzün modern öğeleri ile katmanlamayı başarmışlar. Mehmet Ali Kaptanlar ise Shylock rolünün hakkını alnın teri ile vermekte. venedik taciri bana vendik karnavalinin hic tahmin edmeyecegim karanlik yuzunu gosterir maskelerin ardında gizlenen hınç, öfke ve nefreti, dizginlenemeyen intikam hırsını. oyundaki bazi farkiliklar hemen dikkati cekse de akisi bozmamis, yalniz bitisteki duygusal ve mesaj dolu sahneler hem oyunun orjinalinden uzak, hem de biraz igerti kalmis denilebilir.
Tabii bu ufak tefek elestirilerin golgesinde kalamayacka kadar basarili bir is cikarmis oyuncular.


http://tr.wikipedia.org/wiki/Venedik_Taciri_(oyun)

Venedik Taciri
Tiyatro Pera
Başlangıç Yılı : 2007
Kadro :
Yazan: William Shakespeare
Çeviren-Yöneten: Nesrin Kazankaya
Dramaturgi: Şafak Eruyar
Dekor-Kostüm: A. Şirin Dağtekin
Karnaval Kostüm ve Maskları: Nilüfer Moayeri
Işık: Yüksel Aymaz
Müzik Yönetmeni: Ezgi Kasapoğlu
Dans Düzeni: Erdinç Anaz
Yön. Yrd.: Zeynep Özden
Video Tasarım: İlker Yiğen - Zeynep Özden

Oynayanlar:
Shylock: Mehmet Ali Kaptanlar
Antonio: Can Başak/Muhammet Uzuner
Portia: Nesrin Kazankaya
Nerissa: Başak Meşe
Bassanio: Kayhan Teker
Gratiano: Mehmet Aslan
Launcelot: Aytunç Şabanlı
Jessica: Zeynep Özden
Lorenzo: Erdinç Anaz
Salarino: Okan Kayabaş
Salanio: İlker Yiğen

Yapım Asistanları:
Sedef Alpman
Linda Çandır
Ömer İvedi


Oyun Hakkında :
Shakespeare’in 1596 yılında yazdığı ‘Venedik Taciri’nde olaylar, ticaret kenti Venedik’te gelişir. Hıristiyan bir burjuva olan Antonio arkadaşı Bassanio için, para ticareti yapan, zengin Yahudi Syhlock’tan borç para alır. Borcun vadesi geldiğinde Hıristiyan kapitalizminin yasaları Syhlock’un talihini değiştirecektir. Oyunda adalet, para, din, aşk kavramları kapitalist sömürü düzeninin gerilimli çıkar ilişkileriyle sorgulanır.








Devamını okumak için...

21 Haziran 2013 Cuma

dort duvar, bir dam

firtinali bir gecnin sonrasinda aydinlik, ferah bir cuma sabahina uyanmanin tadi bir baska oluyor. saganagin geride biraktigi her dokunusundan fiskiran bahar kokulari ve beklenmedik bir huzur. boyle guzel bir gunun baslangicinda temiz havayi cigerlerinize cektiginiz surenin sinirsiz olmasini istersiniz. evden cikip arabanizla is yerine gelip, park yerinden buronuza kadar olan iki dakikalik yuruyusten daha uzun bir sure acik havada olmayi temenni eder insan. doganin icinde doga ile birlikte solumayi ve hayata tutunmayi, dogayi temasa ederek hayatin gercek anlamini ozumsemek yasam gayem ve hayat seklim olsun diye bir dilek tuttum. bu sabah hayatim geri kalaninda dogayi ve dunyayi ve onun uzerindeki insanlari, onlarin dusunme sekillerini, duygularini tanimak ve bunu yapabilmek icin hep seyahat halinde olmayi diledim. bu sabah bir dilek tuttum, gokyuzune ufledim.
ofis binasinin icine girince havadki insan ruhunu acan o guzel tilsim bir anda kayboluverdigini, gunlerdir dort duvar arasina sikismis ve keyfi kacmis obez molekullerin butun binayi doldurdugunu gorursunuz. onlari ite ite yerinize gitmeye calisirken zaten butun enerjinizi emerler. oysa ben dort duvarin guzel ve ozel oldugunu dusunen mahremiyetin savnucusu ve koruyucusu, kendine ait ozel atmosferin bekcisi oldugunu dusunmustum. belki bu sadece insanin evi icin dogru olabilecek bir gercek, sunu da untumamamli her havada evdeki pencere ve kapilari acip, icerideki havayi disariya kislayan, yeni temiz bir ruhu iceri davet eden biri oldugum icin ev ile ofis arasinda buyuk fark oldugu da bir gercek. simdi yerimde oturmus aslinda ucundan tutverdigim ama dunyayi yerinden oynatabilecek momente sahip olmayan siradanlasmis ama zamanimi ve omru kemiren sevgili isime odaklanmak icin ofisteki kucuk penceremi aralamis, once icimdeki duygularin coskusundan kalan kirintilar ile iki satir yazayim istiyorum.
cingenelerin bir atasozu varmis, kafanin ustunde dam yoksa mutlusun diye. sanirim hayatimizi dort duvar ve bir dam arasina hapsederek kendimize verdigimiz cezanin agirligini farketmiyoruz bile. ozgur gunler ve gelecekler umuduyla... Devamını okumak için...

4 Mart 2009 Çarşamba

venedik taciri
Shakespeare'in bu muhtesem eserinin ilk olarak Al Pacino'nun muhteşem oyunculuğu ile beyaz perdeye aktarıldığında izlemiştim.
Shylock’un şu ünlü tiradı hafızalarda derin bir iz bırakır:
“Yahudinin gözleri yok mu? Yahudinin elleri, azaları, duyuları, sevgileri, arzuları yok mu? Onun karnı da aynı yemekle doymuyor mu? Ya aynı silâhlardan o acı duymuyor mu? Aynı hastalıklara o da tutulmuyor mu? Aynı ilâçlardan o iyilik bulmuyor mu? Bir Hıristiyan kadar aynı kışın soğuğu, aynı yazın sıcağı ona dokunmuyor mu? Bizi gıdıklarsanız gülmez miyiz acaba? Bizi yaralarsanız akmıyor mu kanımız? Bizi zehirlerseniz çıkmıyor mu canımız? Ya siz bize haksızlık ederseniz biz hıncımızı almaz mıyız? Bütün öteki şeylerde size benziyorsak bunda da elbet benzeriz ya... Sizin bana öğrettiğiniz alçaklıkları ben de size tatbik edeceğim.”
bu muhtesem eseri modernize ederek sahneleyen Tiyatro Pera özündeki dokulara sadık kaldığı oyuna renk ve neşe katmayı ve günümüzün modern öğeleri ile katmanlamayı başarmışlar. Mehmet Ali Kaptanlar ise Shylock rolünün hakkını alnın teri ile vermekte. venedik taciri bana vendik karnavalinin hic tahmin edmeyecegim karanlik yuzunu gosterir maskelerin ardında gizlenen hınç, öfke ve nefreti, dizginlenemeyen intikam hırsını. oyundaki bazi farkiliklar hemen dikkati cekse de akisi bozmamis, yalniz bitisteki duygusal ve mesaj dolu sahneler hem oyunun orjinalinden uzak, hem de biraz igerti kalmis denilebilir.
Tabii bu ufak tefek elestirilerin golgesinde kalamayacka kadar basarili bir is cikarmis oyuncular.


http://tr.wikipedia.org/wiki/Venedik_Taciri_(oyun)

Venedik Taciri
Tiyatro Pera
Başlangıç Yılı : 2007
Kadro :
Yazan: William Shakespeare
Çeviren-Yöneten: Nesrin Kazankaya
Dramaturgi: Şafak Eruyar
Dekor-Kostüm: A. Şirin Dağtekin
Karnaval Kostüm ve Maskları: Nilüfer Moayeri
Işık: Yüksel Aymaz
Müzik Yönetmeni: Ezgi Kasapoğlu
Dans Düzeni: Erdinç Anaz
Yön. Yrd.: Zeynep Özden
Video Tasarım: İlker Yiğen - Zeynep Özden

Oynayanlar:
Shylock: Mehmet Ali Kaptanlar
Antonio: Can Başak/Muhammet Uzuner
Portia: Nesrin Kazankaya
Nerissa: Başak Meşe
Bassanio: Kayhan Teker
Gratiano: Mehmet Aslan
Launcelot: Aytunç Şabanlı
Jessica: Zeynep Özden
Lorenzo: Erdinç Anaz
Salarino: Okan Kayabaş
Salanio: İlker Yiğen

Yapım Asistanları:
Sedef Alpman
Linda Çandır
Ömer İvedi


Oyun Hakkında :
Shakespeare’in 1596 yılında yazdığı ‘Venedik Taciri’nde olaylar, ticaret kenti Venedik’te gelişir. Hıristiyan bir burjuva olan Antonio arkadaşı Bassanio için, para ticareti yapan, zengin Yahudi Syhlock’tan borç para alır. Borcun vadesi geldiğinde Hıristiyan kapitalizminin yasaları Syhlock’un talihini değiştirecektir. Oyunda adalet, para, din, aşk kavramları kapitalist sömürü düzeninin gerilimli çıkar ilişkileriyle sorgulanır.









Devamını okumak için...

Ben Anadolu

Yildiz Kenter'in bu oyununu izleyebilmek elbette büyük bir onur, büyük bir sans. usta sanatcinin sahnede Anadolu'nun tarihini bir kac saniyelik gecislerle canlnadirdigi kadin karakterlerle anlatmasi gercekten ancak boyle bir sanatciya mahsus bir yetenek, ince ince dantel gibi islenmis bir huner. ufacik bir kostum ilavesi ile bir bez parcasinin sal, onluk, basortu, kaftan, salvar oluvermesiyle, bir anda sahenenin ruhunu degistirebilmek kac babayigidn harci. sahnede bir an muktedir tanrica, bir an yerinde durmaz cocuk, bir an gormu gecirmis ihtiyar, bir an mahcup genc kiz, bir an bilge sair, bir an koylu kadin olabilmek peki? bir an hcikira hickira aglarken bir an sonra kahkahalarla guluvermesine ne demeli? bir gecit soleniydi bu, anadolulu kadinlarin gecit soleni, kimi zaman efsanelerin bas dondurucu ucurumlarinda, kimi zaman tarihin sarsici olaylarini cevreledigi, kimi zaman gunluk yasamlarin mahremiyetinde gecen yasam kesitlerinden esintiler. ve en sonunda Yildiz Kenter kendisine bir odul verdi, kisacik bir an kendisini oynadi. Sahnede bir tiyatro oyuncusunu canlandirdi, tiyatro ile yatip kalkan, rüyalarinda bile bir rolden digerine burunen bir tiyatro asigini...


Yıldız Kenter`in tek başına oynadığı Ben Anadolu`yu Güngör Dilmen yazdı Yücel Erten yönetti.


BEN ANADOLU
Yazan : Güngör Dilmen
Yöneten : Yücel Erten
Kostüm : Osman Şengezer
Dekor : Osman Şengezer
Müzik : Durul Gence
OYNAYANLAR
Yıldız Kenter


Kent Oyuncuları kuruluşunun 45. yılında sezonu Yıldız Kenter’in oynadığı “Ben Anadolu” ile açıyor.
Güngör Dilmen’in yazdığı, Yücel Erten’in sahneye koyduğu, Osman Şengezer’in sahne ve giysi tasarımını gerçekleştirdiği oyunda Yıldız Kenter, Hititlerden günümüze Anadolu topraklarında öne çıkmış, tarihin akışını değiştirmiş ya da kadın kimliğini etkilemiş 16 farklı kadını canlandırıyor. Bereket tanrıçası Kibele ile başlayan oyun bu tanrıçanın çeşitli kadınlarda cisimleşmesiyle devam ediyor. Hitit Kraliçesi, Troya Başkomutanı’nın karısı, Bizans İmparatoriçesi Teodora, ilk kadın tarihçi Anna, Orhan Gazi’nin karısı Nilüfer Hatun, Nasrettin Hoca’nın karısı, Şair Nigar Hanım, Halide Edip, Ayşe Sultan, Efesli Artemis, Puduhepa ve gene bu toprakların yetiştirdiği bir oyuncu, Yıldız Kenter…
Mitolojik çağlardan günümüze, ünlü Anadolu kadınlarının portrelerinden oluşan bu 16 kadın genellikle bir iç hesaplaşma ya da karar anını yansıtan kısa öykülerle sunuluyor.
KİBELE. Anadolu’da Ana Tanrıça; tüm diğer karakterler onun çocukları, ya da başka çağ ve kültürlerde yeniden yaşam bulan suretleridir. Aynı zamanda bir başlangıç olan bu sahnede kendisini, Hitit İmparatorluğu’nun çöküşü sırasında tanrıça konumunu yeniden kazandıracak bir koca arayışı içinde görürüz.
PUDUHEPA. İki komşu ülke arasında barışı sağlamak üzere, kızını II. Ramses ile evlenmeye yollayan Hitit kraliçesi.
LAMASSİ. Hititli bir tüccarın karısı. Binlerce sene geçsede ne ticaretin kuralı ne de kadın değişiyor.
ANDROMAK. Zamanda Truva savaşına doğru bir geri dönüş. Hektor’un karısı Andromak’ın öyküsü.
NİOBE. Ölü çocukları için yas tutarken tanrılardan Silus Dağı’nın eteklerinde ağlayan bir taş haline getirilmesini diler.
KANDAULE’NİN KARISI. Sard Kralı Kandule karısının güzelliği ile öylesine gurur duymaktadır ki, dostu ve komutanı Giges’i, krallık yatak odasında soyunan karısının çıplaklığını izlemeye zorlar. Ancak kraliçe son anda Giges’in uzaklaştığını fark eder. Giges’e seçeneklerini sunar: ya komutanın kendisi, ya da kral ölecektir.
EFESLİ ARTEMİS. Sen Pol’ün Efes Tiyatrosu’ndaki vaazından sonra Kibele’nin Meyem Ana’ya dönüşmeye karar verişi .Anadolu’da putperest çağın sona erişi.
TEODORA. Bizans İmparatoriçesi olan ayı terbiyecisinin kızı. İmparator Jüstinyen ve Başkomutan Belisaryus’un bile ümitlerini yitirdikleri, Nika isyanının yarattığı en kritik anda erdem ve dayanıklılığını kanıtlar.
ANNA KOMNENA. Dünyanın ilk kadın tarihçisi. Kendi kocası Nikeporus’u tahta geçirmek ve tarihin akışını değiştirmek için kardeşi Yohan Komnemus’a karşı suikast düzenler. Ancak planı açığa çıkar.

NİLÜFER HATUN. İlk Osmanlı Sultanı; oğlu I. Murat’a aynı gecede yaşadığı iki farklı düğününü anlatır: Bizanslı gelin Holofira iken kaçırılmış, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman’ın gelini Nilüfer olmuştur.
…………………’NIN KARISI. Anadolu’da ünlü bir adamın karısı olanın vay haline.
AYŞE SULTAN. 17. yüzyılda yaşamış olan I. Ahmed’in kızı; yaptığı başarılı evliliklerin oldukça ilginç öykülerini ve kocalarının başlarına gelenleri anlatır.
NAKŞİDİL SULTAN. Gerçek adı Neé Aimé olan Sultan, Martinik adlı küçük bir adada doğmuş ve bir Katolik olarak yetiştirilmiştir. Cezayirli korsanlar tarafından tutsak edilir ve köle tüccarlarına satılır. İstanbul’a getirilir ve yaşamı bir Osmanlı sultanı olarak sona erer.

Bu sahnede kendisini ölüm yatağında, evlat edindiği oğlu II. Mahmut’a son arzusunu söylerken izleriz.
ŞAİR NİGAR. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında yaşayan şair, dönemini eleştirel bir tanıklıkla ele alır.
BİR ANA. Anadolu’nun anonim anası; yitirilmiş çocuklarına ağıtlar yakıyor.
HALİDE EDİP. Romancı, edebiyat profesörü ve meclis üyesi;
Yıl 1922. Kurtuluş Savaşı’nın son günlerinde gözlemci olarak cephededir. Tıpkı Anadolu’da Hititlerin çöküşüne ve Friglerin ortaya çıkışına tanıklık eden Kibele gibi, Halide Edip de Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışını ve bir ulusun küllerinden fışkırarak yeniden doğuşunu izler

Devamını okumak için...

istanbul'da bir dava

aman dostlar, umarim hicbirinizin isi dusmez, ama bu oyun yolu mahkemelere dusup, adalet aramakta olanlari anlatmakta ve bu oyuna yolunuzun dusmesi gayet iyi olur.
ustelik mahkemelerdeki bogucu havayi, uzayip giden, hatta uzayip uzayip bir turlu gitmeyen bu sureci sarkilarla, danslarla allayip pullayarak susleyerek ve guldurerek anlatmayi basariyor. bakiyorsunuz ki Kafka'nin davasi Istanbul'un cumbusune karisip gitmis, renkler ve sesler arasinda yolunu bulmaya calismakta.
con derece basarili bir oyun, ozellikle adalete hizmet edenlere ve hukuk öğrencilerine tavsiye edilir :)


Yazan ve Yöneten: Kerem Kurdoğlu
Koreografi: Candaş Baş
Müzik: İmre Hadi

“Kafka’nın Dava romanındaki öykü fikri, bugünün İstanbul’unda yaşamakta olan bir oyun yazarının aklına gelmiş olsaydı, acaba nasıl bir oyun yazardı?” Yazar-yönetmen Kerem Kurdoğlu, işte bu sorunun peşine düşerek Dava’yı yeniden yazdı. Sonuçta ortaya çıkan şey, bildik anlamda “Kafkaesk” bir eser değil. Tam tersine, pırıl pırıl, cilalı bir eğlence dünyası tarafından sarılıp sarmalanmış, “renkli” bir yükseklerden dibe yuvarlanma öyküsü. Müziğin, koreografinin ve görselliğin ön planda olduğu eğlenceli bir Kafka müzikaline hoş geldiniz.

Franz Kafka'nın "Dava" adlı romanından yola çıkarak Kerem Kurdoğlu tarafından yazılmıştır.
Yöneten: Kerem Kurdoğlu
Müzik: İmre Hadi
Dekor & Kostüm Tasarımı: Naz Erayda
Koreografi: Candaş Baş
Işık Tasarımı: Yüksel Aymaz
Şarkıları Çalıştıran: Güvenç Dağüstün
İngilizce’ye çeviriler: Aslı Mertan
Yönetmen Yardımcıları: Simel Keçicioğlu, Hande Özelsancak, Uğur Altun

Oyuncular

Anlatıcı: Derya Alabora
Bay K: Yiğit Özşener
Polis Memuru, Mübaşir, Diğer Genel Müdür Yardımcısı, Köşe Yazarı, vs: Güvenç Dağüstün
Komiser, K’nın Amcası, İş Adamı, Sedat Bey, Ermiş, vs: Cüneyt Yalaz
Ev Sahibi Leman Hanım: Gözde Çetiner
Genel Müdür, Avukat, vs: Metin Göksel
Komşu Kadın, Avukatın Sekreteri, vs: Roza Erdem
Diğer Oyuncular: Simel Keçicioğlu, Hande Özelsancak, Uğur Altun

Devamını okumak için...

dogru maske taktiginda...

siren sesleri, cigliklar, bomba ve silah sesleri, cigliklar...
hepimizin gozleri onunde taptaze bir resim bu, daha korkuncu her gun tazelenen bir resim bu.
kardes etle tirnak gibidir, kardes kardesin canidir, kanidir, herseyidir. sacinin teline zarar gelsin istemez.
o gun bile, savasin dogrularinin olmadigi, can yakarken insafinin bulunmadigi gun de bile candan otedir kardes.
iste bu oyunda sergilenen sevginin gucu ve savasin korkunc yuzunun tahayyulu zor bir yansimasidir. gercegin sarsiciligi karsisinda dogru bilinenler maskeler ardinda kayboluverir.
insan gibi yasama onuru ile ozgur olma hakki arasinda ne ona ne de oburune ulasabilmis cabalarin, yapilan haksizliklar altinda ezildigi, makine sesinin insan cigligini bastirdigi korkunc bir kabusun dunyanin bir kosesinde, cok da uzak olmayan bir kosesinde gerceklesmesinin oyunu bu.
cesaretin en urkek sandigimiz kisinin elinde sevgi dolu bir kucaklamaya, olumune bir kucaklamya donusebilecegini gosteren, savasin bir tane bile dogrusu olmadigini bastan asagi yanlis ve zulum oldugunu gozler onune seren bu eseri izleyin. kaniniz mi donacak? donsun, bu vahsetin akittigi kanlara bir anlik saygi durusu adina donsun.
Taner Barlas'in yönetimideki Maskeliler oyunun da muhtesem oyunculuklari ile Serdar Orçin, Levent Üzümcü ve Mehmet Gürhan insani sarsan bir gercegi sahneye tasimayi basariyorlar.
Duygu Sagiroglu'nun detayli düşünülmüş sahne tasarimi oyuna ayri bir boyut katiyor.

"Bir baktik ki, hem dosta hem düşmana sessizlik çökmüştü. Her iki yanda yalnizca anneler ağlıyordu." Bertolt Brecht

İ.B.B Şehir Tiyatroları’na “ En Başarılı Oyun”; İ.B.B Şehir Tiyatroları oyuncusu Mehmet Gürhan’a “En İyi Erkek Dram Oyuncusu” dalında Şişli Belediyesi Muhsin Ertuğrul Tiyatro Ödülü’nü kazandıran Maskeliler… İsrailli yazar Ilan Hatsor’un, Filistinli üç erkek kardeşin, savaşın ortasında birbirleriyle yaşadıkları hesaplaşmaları anlatılıyor. Taner Barlas’ın yönettiği Maskeliler’de Mehmet Gürhan, Levent Üzümcü, Serdar Orçin rol alıyor.

Yazan : ILAN HATSOR
Yöneten : TANER BARLAS
Çeviren : N. TARHAN
Oynayanlar : LEVENT ÜZÜMCÜ , MEHMET GÜRHAN , SERDAR ORÇIN
Sahne Tasarımı : DUYGU SAĞIROĞLU
Kostüm Tasarımı : ZUHAL SOY
Işık Tasarımı : MURAT İŞÇİ
Yönetmen Yardımcısı : PıNAR AYGÜN-DERYA ÇETİNEL-SAMET HAFIZOĞLU
Yardımcı Yönetmen : ALİYE UZUNATAĞAN



MASKELILER, FILISTINLI ÜÇ ERKEK KARDEŞ ARASINDA BİR KASAP DÜKKÂNINDA GEÇEN, GEREK ÖRGÜT IÇI GEREKSE AILE ILIŞKILERIYLE BIÇIMLENEN HESAPLAŞMALARIN ANLATILDIĞI TRAJIK BİR OYUN. SAVAŞIN, KARDEŞLIK BAĞLARINI BILE KOPARAN EZICI BASKISINA, INSANLARI NEFRET VE ŞIDDET IÇINDE BIRBIRLERINDEN UZAKLAŞTIRMASINA ÇOK IYI BİR ÖRNEK. SEYIRCININ KAFASINDA BİR SORGULAMA SÜRECI BAŞLATILABILECEK KADAR GERILIMLI, GÜNCEL VE POLITIK BİR OYUN OLAN MASKELILER, TEMALARINI FILISTIN GERÇEKLIĞINDE, ÜSTELIK BİR İSRAILLI'NIN KALEMINDEN AKTARIYOR.


Devamını okumak için...

3 Mayıs 2008 Cumartesi

kişisel ve kişilerarasi etkililiğe ulaşmak

Bir düşünce ek, bir eylem biç;
Bir eylem ek, bir alışkanlık biç;
Bir alışkanlık ek, bir karakter biç;
Bir karakter ek, bir gelecek biç.
Sauel Smiles

bagimliliktan bagimsizliga, gel gor ki son nokta tam bagimsizlik degil, otesi var :)
devamı pek yakında...
Devamını okumak için...

1 Nisan 2008 Salı

Kesanli Ali Destani


kesanli ali destani, adindan da anlasildigi uzere anli sanli bir destan!
hayati katmanlarini, insani celiskilerini gle oynaya anlatan bir oyun.
toplumun insan uzerindeki etkisini, insanin aslinda her yerde insan olusunu, insanin gucunu/zorbaligini, zayifligini, askini, kisaca insani, modernlik anlayisini ahenkli nagmelerle anlatiyor.
"sivilizasyon ! kanalizasyon !"

Oyunun bir baska ozelligi de Muhsin Ertuğrul sahnesi yeniden yapilmaya baslanmadan onceki son oyun olmasi. Eski okul binasi bile insanin gozunu yasartabilirken, 1970'ten beri tozunu yuttuklari sahnedeki son oyunlarinda oyuncularin goz yaslari dokmesi anlasilir bir durum. Umarim ki yeni sahne simdikinden daha guzel olur ve en kisa zamanda tiyatroseverlerle bulusur!

Sahnelendiği Yer : KAĞITHANE SADABAD
Seans : 01 Mayıs 2008 Perşembe, Saat 20:30
Yazan : HALDUN TANER
Yöneten : YÜCEL ERTEN
Çeviren :
Oynayanlar : ALİ GÖKMEN ALTUĞ , ASLI AYBARS , BERNA OĞUZUTKU DEMIRER , CAN ERTUĞRUL , CEREN KAÇAR , ÇAĞLAR YİĞİTOĞULLARI , ÇAĞRI HÜN , ÇIĞDEM GÜREL , ENGIN ALKAN , ERASLAN SAĞLAM , ERTUĞRUL POSTOĞLU , HAKAN ARLI , HAMİT ERENTÜRK , HIKMET KÖRMÜKÇÜ , İSKENDER BAĞCILAR , KAHRAMAN ACEHAN , MERIÇ BENLIOĞLU , MURAT GARIPAĞAOĞLU , MURAT GÜREÇ , MURAT ÜZEN , MÜNIR KUTLUĞ , OSMAN GİDİŞOĞLU , ÖZGE MIDILLI , REYHAN KARASU , ROZET HUBEŞ , SANEM ÖZCAN , SAVAŞ BARUTÇU , SERDAR ORÇIN , SERKAN BACAK , SÜKAN KAHRAMAN , TUĞRUL ARSEVER , UĞUR ARDA AYDIN , VOLKAN AYHAN
Sahne Tasarımı : EFTER TUNÇ
Kostüm Tasarımı : AYŞEN AKTENGİZ BAYRAŞLI
Işık Tasarımı : FATİH MEHMET HAROĞLU
Müzik Yönetmeni : ÇİĞDEM ERKEN
Yönetmen Yardımcısı : ROZET HUBEŞ
Asistan : ÇAĞRI HÜN-ASLI AYBARS-U.ARDA AYDIN-ÇAĞLAR YİĞİTOĞULLARI
Devamını okumak için...

18 Şubat 2008 Pazartesi

Lüküs Hayat

"lüküs hayat" aslinda hepimize tanıdık bir oyun, üstelik epey zamandır şehir tiyatrolarında oynamakta.
gitmek bu sezon naisp oldu. Zihni abi haricinde herkes orjinal metne sadik kalmis boylece hem klasik bir lüküs hayat izlemenin tadina hem de Zihni Göktay'ın "neo-klasik" stand up sovunun keyfine aynı anda tanık olabiliyorsunuz. anlayacağınız çifte senlik, kahkaha sel olup gidiyor, hatta oyunculardan bir hanım tezye oyle bir koptu ki, oyuncularda katılarak gülmekten kendilerini alamadılar.
oyunla ilgili bir ufak ön bilgi, oyun üç perde, önceden bir şeyler yiyip gitmekte fayda var, tiyatronun büfesindeki bisküviler bizi pek kesmedi de :)
özetle "bana ne gerek sütlü börek" demeyin ve mutlaka kendinize bu oyunu izleme zevkini yasatin !


LÜKÜS HAYAT - (Müzikal Oyun)

Yazan : Ekrem Reşit REY - Cemal Reşit REY
Yöneten : Haldun DORMEN
Sahne Tasarımı : Nigün GÜRKAN
Kostüm Tasarımı : Canan GÖKNİL
Işık Tasarımı : CAHİT KÖK
Müzik Direktörü : Esin ENGİN - Önder BALİ
Yönetmen Yardımcısı : Argun KINAL


Oyuncular
İREM ARSLAN, ASLI AYBARS, ÇAĞRI HÜN, ÜMRAN İNCEOĞLU, İLHAN KILIMCI , AYŞEGÜL İŞSEVER , CEM KARAKAYA, TUĞRUL ARSEVER, BETÜL KIZILOK, SAVAŞ BARUTÇU, RAHMI ELHAN , ZIHNI GÖKTAY , MÜNIR KUTLUĞ , SAMET HAFIZOĞLU, ALİ GÖKMEN ALTUĞ, UĞUR ARDA AYDIN, MÜGE ÇİÇEK, CAN ERTUĞRUL, CEM URAS, ÇAĞLAR YİĞİTOĞULLARI, FUNDA POSTACI KIPÇAK, ZAFER KIRŞAN, REYHAN KARASU, SENAN KARA, SERDAR ORÇIN,
Konu
KÜÇÜK HıRSıZLıKLARLA GEÇINEN RıZA ILE FıSTıK BIR ZENGIN EVINE GIRINCE KENDILERINI KıYAFET BALOSUNDA BULUR...1930'LAR TÜRKIYE'SINDE BATıLAŞMA ÖZENTISINDE OLANLARLA HALK KESIMINDEN OLANLAR ARASıNDA DOĞAN KOMIK DURUMLAR.

Devamını okumak için...

5 Şubat 2008 Salı

Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz

Kenan Işık’ın yönettiği YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ Türkiye’de yaşanan bürokratik sorunları ele alıyor. İnsanların dünya geldikten sonra bu tür sorunlardan dolayı yaşayabildikleri güçlükleri trajikomik bir dille anlatıyor. Oyun Yaşar isimli bir vatandaşın yaşadıklarını ele alsa da aslında ülkemizde bir dönemde çok ağır etkileri olan günümüzde de bu etkilerini kısmen sürdüren trajediyi gözler önüne seriyor. Nüfusta ölü görünen bir kişinin yaşantısı evlenirken ölü, hapse girerken diri; vergi borcu öderken diri, miras konusunda ölü olarak değerlendirildiği için bana göre oyunda bazı konulara dar bir perspektiften bakılmıştır. Oyunun ikinci bölümünün ilk bölümü kadar etkili olmamasının nedeni sanırım benzer konularda tekrara düşülmesidir.



YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ

Yazan : AZİZ NESİN
Yöneten : Y.KENAN IŞIK

Oynayanlar :
DERYA KURTULUŞ , EZGIM KILINÇ , HAMİT ERENTÜRK , HASIBE EREN , KAHRAMAN ACEHAN , MEHMET BULDUK , MERT TURAK , MEVLÜT DEMIRYAY , MURAT GÜREÇ , MURAT ÜZEN , OSMAN GİDİŞOĞLU , REYHAN KARASU , SAVAŞ BARUTÇU , ŞEVKET AVŞAR , TUĞRUL ARSEVER , YALÇIN AVŞAR
Sahne Tasarımı : RIFKI DEMİRELLİ-M.EMİN KAPLAN
Kostüm Tasarımı : DUYGU TÜRKEKUL
Işık Tasarımı : F.MEHMET HAROĞLU
Müzik Yönetmeni : TİMUR SELÇUK
Yönetmen Yardımcısı : SAVAŞ BARUTÇU-SELİN İŞCAN
Asistan :

Dekor Asistanı : REYHAN KARASU
YAŞAR OKULA BAŞLARKEN NÜFUS KAYDıNA GÖRE ÖLMÜŞ OLDUĞUNU ÖĞRENIR. BUNDAN SONRA HIÇBIR OLAYDA YAŞAR YAŞADıĞıNı ANLATAMAZ. AMA IŞ BABASıNıN VERGI BORCUNU ÖDEMEYE GELINCE "RESMEN ÖLÜ" OLDUĞUNU SÖYLEYIP KURTULAMAZ. SEVDIĞI KıZLA EVLENEMEZ, ÇÜNKÜ NÜFUSTA KAYDı YOKTUR. BABASıNDAN KALAN MIRASı DA ALAMAZ. YAŞADıĞıNı ISPAT IÇIN BAŞVURDUĞU BÜROKRASI GIRDABıNDA KAYBOLUR. BABA OLUR, OĞLUNU NÜFUSA KAYDETTIREMEZ VE MEMURA HAKARETTEN HAPSE DÜŞER.
Devamını okumak için...