27 Haziran 2013 Perşembe

venedik taciri
Shakespeare'in bu muhtesem eserinin ilk olarak Al Pacino'nun muhteşem oyunculuğu ile beyaz perdeye aktarıldığında izlemiştim.
Shylock’un şu ünlü tiradı hafızalarda derin bir iz bırakır:
“Yahudinin gözleri yok mu? Yahudinin elleri, azaları, duyuları, sevgileri, arzuları yok mu? Onun karnı da aynı yemekle doymuyor mu? Ya aynı silâhlardan o acı duymuyor mu? Aynı hastalıklara o da tutulmuyor mu? Aynı ilâçlardan o iyilik bulmuyor mu? Bir Hıristiyan kadar aynı kışın soğuğu, aynı yazın sıcağı ona dokunmuyor mu? Bizi gıdıklarsanız gülmez miyiz acaba? Bizi yaralarsanız akmıyor mu kanımız? Bizi zehirlerseniz çıkmıyor mu canımız? Ya siz bize haksızlık ederseniz biz hıncımızı almaz mıyız? Bütün öteki şeylerde size benziyorsak bunda da elbet benzeriz ya... Sizin bana öğrettiğiniz alçaklıkları ben de size tatbik edeceğim.”
bu muhtesem eseri modernize ederek sahneleyen Tiyatro Pera özündeki dokulara sadık kaldığı oyuna renk ve neşe katmayı ve günümüzün modern öğeleri ile katmanlamayı başarmışlar. Mehmet Ali Kaptanlar ise Shylock rolünün hakkını alnın teri ile vermekte. venedik taciri bana vendik karnavalinin hic tahmin edmeyecegim karanlik yuzunu gosterir maskelerin ardında gizlenen hınç, öfke ve nefreti, dizginlenemeyen intikam hırsını. oyundaki bazi farkiliklar hemen dikkati cekse de akisi bozmamis, yalniz bitisteki duygusal ve mesaj dolu sahneler hem oyunun orjinalinden uzak, hem de biraz igerti kalmis denilebilir.
Tabii bu ufak tefek elestirilerin golgesinde kalamayacka kadar basarili bir is cikarmis oyuncular.


http://tr.wikipedia.org/wiki/Venedik_Taciri_(oyun)

Venedik Taciri
Tiyatro Pera
Başlangıç Yılı : 2007
Kadro :
Yazan: William Shakespeare
Çeviren-Yöneten: Nesrin Kazankaya
Dramaturgi: Şafak Eruyar
Dekor-Kostüm: A. Şirin Dağtekin
Karnaval Kostüm ve Maskları: Nilüfer Moayeri
Işık: Yüksel Aymaz
Müzik Yönetmeni: Ezgi Kasapoğlu
Dans Düzeni: Erdinç Anaz
Yön. Yrd.: Zeynep Özden
Video Tasarım: İlker Yiğen - Zeynep Özden

Oynayanlar:
Shylock: Mehmet Ali Kaptanlar
Antonio: Can Başak/Muhammet Uzuner
Portia: Nesrin Kazankaya
Nerissa: Başak Meşe
Bassanio: Kayhan Teker
Gratiano: Mehmet Aslan
Launcelot: Aytunç Şabanlı
Jessica: Zeynep Özden
Lorenzo: Erdinç Anaz
Salarino: Okan Kayabaş
Salanio: İlker Yiğen

Yapım Asistanları:
Sedef Alpman
Linda Çandır
Ömer İvedi


Oyun Hakkında :
Shakespeare’in 1596 yılında yazdığı ‘Venedik Taciri’nde olaylar, ticaret kenti Venedik’te gelişir. Hıristiyan bir burjuva olan Antonio arkadaşı Bassanio için, para ticareti yapan, zengin Yahudi Syhlock’tan borç para alır. Borcun vadesi geldiğinde Hıristiyan kapitalizminin yasaları Syhlock’un talihini değiştirecektir. Oyunda adalet, para, din, aşk kavramları kapitalist sömürü düzeninin gerilimli çıkar ilişkileriyle sorgulanır.








Devamını okumak için...

21 Haziran 2013 Cuma

dort duvar, bir dam

firtinali bir gecnin sonrasinda aydinlik, ferah bir cuma sabahina uyanmanin tadi bir baska oluyor. saganagin geride biraktigi her dokunusundan fiskiran bahar kokulari ve beklenmedik bir huzur. boyle guzel bir gunun baslangicinda temiz havayi cigerlerinize cektiginiz surenin sinirsiz olmasini istersiniz. evden cikip arabanizla is yerine gelip, park yerinden buronuza kadar olan iki dakikalik yuruyusten daha uzun bir sure acik havada olmayi temenni eder insan. doganin icinde doga ile birlikte solumayi ve hayata tutunmayi, dogayi temasa ederek hayatin gercek anlamini ozumsemek yasam gayem ve hayat seklim olsun diye bir dilek tuttum. bu sabah hayatim geri kalaninda dogayi ve dunyayi ve onun uzerindeki insanlari, onlarin dusunme sekillerini, duygularini tanimak ve bunu yapabilmek icin hep seyahat halinde olmayi diledim. bu sabah bir dilek tuttum, gokyuzune ufledim.
ofis binasinin icine girince havadki insan ruhunu acan o guzel tilsim bir anda kayboluverdigini, gunlerdir dort duvar arasina sikismis ve keyfi kacmis obez molekullerin butun binayi doldurdugunu gorursunuz. onlari ite ite yerinize gitmeye calisirken zaten butun enerjinizi emerler. oysa ben dort duvarin guzel ve ozel oldugunu dusunen mahremiyetin savnucusu ve koruyucusu, kendine ait ozel atmosferin bekcisi oldugunu dusunmustum. belki bu sadece insanin evi icin dogru olabilecek bir gercek, sunu da untumamamli her havada evdeki pencere ve kapilari acip, icerideki havayi disariya kislayan, yeni temiz bir ruhu iceri davet eden biri oldugum icin ev ile ofis arasinda buyuk fark oldugu da bir gercek. simdi yerimde oturmus aslinda ucundan tutverdigim ama dunyayi yerinden oynatabilecek momente sahip olmayan siradanlasmis ama zamanimi ve omru kemiren sevgili isime odaklanmak icin ofisteki kucuk penceremi aralamis, once icimdeki duygularin coskusundan kalan kirintilar ile iki satir yazayim istiyorum.
cingenelerin bir atasozu varmis, kafanin ustunde dam yoksa mutlusun diye. sanirim hayatimizi dort duvar ve bir dam arasina hapsederek kendimize verdigimiz cezanin agirligini farketmiyoruz bile. ozgur gunler ve gelecekler umuduyla... Devamını okumak için...