25 Ağustos 2007 Cumartesi

La Môme

genis bir salon, yuvarlak masalarin etrafinda iyi giyimli seckin insanlar onlerinde sarap kadehleri, yuzleri dingin, bakislari sahnede. her sey itinali, nezih, ozenli, kirmizi perde onunde mikrofon, tum detaylarin bu kadar iyi dusunulmus oldugu bu ortamda sahnenin tam ortasinda siyah bir leke gibi bir sey gozunuze carpiyor. megerse buraya ait degilmis gibi gorunen, sanki bir yerde bir hata yapilmista oraya gelmis gibi duran, siyah sade giysisi, hafif kamburu ile ilk anda ne oldugunu anlayamadigimiz bu ufak tefek kadinin muhtesem sesi imis tum atmosferi saran. disaridan guzel ve itinali gozuken hayatlar, iceriden bakildiginda ne kadar kohnemis olabiliyor.

kaldirim sercesi bu urkek bakisli, bu guzel ve bu yipranmis sanatcinin halini ne de guzel anlatan bir isim. bu filmde ne de cok hikaye ic ice girmis; kasvetli, sefil ortamlarda gecen bir cocuklugun, hayatla mucadele eden genc bir kizin, sanatinin dorugunda hayranlik uyandiran bir kadinin hayatindaki detaylar yer aliyor.

fakirlik, terk edilmislik, zor zamanlar, hastaliklar, kazalar, bagimliliklar, asklar, travmalar midir sanatini cikaran bireyin yoksa gercek sanatci tum bunlarinda ustesinden sanatiyla gelebildigi icin mi ortaya cikar. sanirim ikisi de.

edith piaf’in dunyaya mal olmus sesi, elbetteki bir ozel yetenek, bahsedilmis bir cevher. peki ya yasadiklari? insan bilemez ki kaybettikleri ayni zamanda neler kazandirir ona. zorluklarda buyumek neler goturur, neler getirir. cocuklugunda gecici korluk ve sagirlik geciren bu kucuk kiz dokuzundan beri sarki soylemektedir olene kadar; kaldirimlardan muzikhollere. Kisa yasamina (1915-1963) pek cok aciyi, inis cikislari, sarkiyi, konseri, aski sigdiran bu kadina sadece kederli bir ses demek elbette buyuk bir haksizlik olur. bu ancak amerika’ya geldiginde aldigi ilk tepkilerdi ki kisa zamanda unlu elestirmenler onun bu guclu esisne dikkat cekecekti . cok guzel, narin ellere sahip olan edith’in amerika’daki buyuk aski yumruklariyla dunya sampiyonu olan fransiz bir boksor, iste bir fransizin ellerine paris ve new york’un yansimasi.

edith piaf gercek bir sanatci kuskusuz. Oyle bi sanatci ki senfoni sefini saatlerce bekletirken ertesi gun cepheye gidecek bir askerin onun icin yazdigi sarkiyi dinler ve begendigi bu eseri konser programina alir. kisacik boyuna ragmen sesiyle, kimi zaman sesindeki melodrama kimi zaman sesindeki coskuyla kendinden gecirir onu dinlemek icin salonlari dolduranlari. o ses ki bedeninin en yipramis zamanlarinda bile gucunden bir sey kaybetmez.

hayatindaki uc temel unsurun dua, sevgi ve sanati oldugunu goruyoruz. Cocuklugundan beri onu koruduguna inandigi Aziz Teresa’ya dua edisi, sahneye cikarken takmayi ihmal etmedigi haç ona destek oluyordu. Edith, belki de her insan gibi, sevilmeyi sevmeyi istedi en cok. Ona ‘bir kadina en onemli tavsiyeniz nedir?’ diye soruldugunda cevabi ‘sevin’ oluyor ve bu cevap bir genc kiz ve bir cocuk icin de ayni. Ve tabii sanati, ‘sarki soyleyemezsem olurum’ diyen anlayisi, ‘kariyerinizin en mutlu ani’ diye soruldugunda ‘perdenin her acilisi’ demesi ve olmune kadar saglik problemlerine ragmen sahneden kopamayisi onun hayatindan sanatin onemini gosteriyor.

iste film edith piaf’la ilgili bu ipuclarini veriyor bize. Marion Cotillard cok basarili bir oyunculuk sundugu ortada. arada gazete kupurlerinden ve orijinal goruntulerden gordugumuz gercek edith piaf’a o kadar benzemis ki. bir hayat oykusu anlatsa da kronolojik bir sira izlemiyor film, edith piaf’in hayat oykusunu bilenler veya biyografisini okuyanlar parcalari daha rahat birlestirebilirler tabii, ama bu filmi izlemek icin bir on sart degil. filmde benim en cok hosuma giden ise edith piaf’in orjinal sesinde bir cok sarkiyi dinleyebilmek oldu

edith piaf’la ilgili cekilen ilk film degil bu, bunun disinda da sanatciyla ilgili pek cok film, tiyatro, kitap mevcut. fransa’nin dunyaya mal olmus bu guclu sesini ve hayatini tanimak icin iyi bir firsat. yaziyi onun hayatini da ozetleyen sarkini sozleriyle bitirelim:
“Hayır! Hiçbir şeyden! / Hayır! Pişman değilim hiçbir şeyden! Ne bana yapılan iyilikten / Ne de kötülükten hepsi bir benim için!” Non, je ne regrette rien

~~~~~~~~~~~~
Non, Je Ne Regrette Rien

No, nothing.
No, I regret nothing.
Neither the good done to me, nor the bad;
to me, they're all the same.

No, nothing at all.
No, I regret nothing.
It's all paid for, swept away, forgotten;
I don't care about the past.

With my memories,
I've lit a fire.
My sorrows, my pleasures,
I need them no more.

Swept away are my loves
and all their tremors.
Swept away forever.
I start from scratch.

No, nothing really.
No, I have no regrets.
Neither the good done to me, nor the bad;
to me, they're all the same.

No, nothing.
No, I regret nothing.
Because my life, because my joys,
today, begin with you.
~~~~~~~~~~~~
Non! Rien de rien ...
Non ! Je ne regrette rien
Ni le bien qu'on m'a fait
Ni le mal tout ça m'est bien égal !

Non ! Rien de rien ...
Non ! Je ne regrette rien...
C'est payé, balayé, oublié
Je me fous du passé!

Avec mes souvenirs
J'ai allumé le feu
Mes chagrins, mes plaisirs
Je n'ai plus besoin d'eux !

Balayés les amours
Et tous leurs trémolos
Balayés pour toujours
Je repars à zéro ...

Non ! Rien de rien ...
Non ! Je ne regrette nen ...
Ni le bien, qu'on m'a fait
Ni le mal, tout ça m'est bien égal !

Non ! Rien de rien ...
Non ! Je ne regrette rien ...
Car ma vie, car mes joies
Aujourd'hui, ça commence avec toi !
~~~~~~~~~~~~


Linkler:
http://en.wikipedia.org/wiki/Edith_piaf
http://music.yahoo.com/ar-261423-bio--Edith-Piaf

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Oi, achei teu blog pelo google tá bem interessante gostei desse post. Quando der dá uma passada pelo meu blog, é sobre camisetas personalizadas, mostra passo a passo como criar uma camiseta personalizada bem maneira. Se você quiser linkar meu blog no seu eu ficaria agradecido, até mais e sucesso.(If you speak English can see the version in English of the Camiseta Personalizada.If he will be possible add my blog in your blogroll I thankful, bye friend).